Ödüller 1 Oscar Adaylığı. Diğer 35 ödül & 69 adaylık.
Sara Goldfarb, tv bağımlısı dul bir kadındır. Oğlu Harry ise kız arkadaşı Marion ve uyuşturucu satıcısı Tyrone'la takılan madde bağımlısı bir çocuktur. Sara, bir tv şovuna çıkmaya hak kazanır bu yüzden çok heyecanlıdır. Ödül olan kırmızı elbiseye girebilmek için kilo vermeye çalışır ve diyet haplarından kullanmaya başlar. Diğer yandan Harry ve arkadaşları, hiç durmadan eroin ve kokain kullanmaya devam ediyorlar. Bu bağımlılıklar zamanla aileyi bir felakete sürükleyecektir... Bir Rüya İçin Ağıt – Requiem For A Dream filmini kült filmlerden 1080p görüntü kalitesiyle türkçe altyazılı olarak izle yebilirsiniz.
Bu filmden ders çıkarılacak o kadar önemli noktalar var ki filmin etkisinden çıkamıyorum. Marion’ın ağlayarak “Bugün gelebilir misin Harry?” demesinin altındaki “Bir uçurumun kenarındayım ve kayıyorum, tutamıyorum kendimi. Beni kurtar Harry” çığlığını duymamak elde değil. Uyuşturucu madde için annesinin televizyonunu satan Harry’nin, annesine “o kırmızı elbisenin içine girmek bu kadar önemli mi?” sorusu ise başkasının bağımlılığının bize ne kadar basit geldiği ve kendi bağımlılıklarımızın bize ne kadar önemli geldiğidir. “Herkesin kendi putu kendine şirin, herkes başkasının putuna İbrahim” sözü geliyor aklıma. Tam olarak böyle. Harry’nin uyuşturucu bağımlılığını eleştiren annenin kendisi TV bağımlısı. Çünkü hayatta tutunacak tek şeyi o kalmış ve onun için elzem olan şey TV’ye çıkmak. Peki sizin putunuz ne? Ne için tüm zamanınızı ve enerjinizi harcıyorsunuz? İddia kuponu mu? Futbol maçları mı? Bilgisayar oyunları mı? Yoksa sürekli sevgili edinmek için sosyal medyada birilerine yürümek mi? Veya instagram profilinizi doldurmak ve popüler olmak için sürekli videolar çekip içerik üretmek mi? Hangisi sizin uyuşturucunuz? Ve son olarak… Marion’ın bir sözü… Ben ailemden sevgi istediğim halde bana verdikleri şey sadece paraydı… Ne kadar acı bir söz. Ailesinden sevgi görmeyen birinin düşebileceği bir durum ne kadar kötü olabiliyor. Kendimizi para kazanmaya adarken, ailemiz için iyi bir şey yaptığımızı düşünürken asıl önemli olanı nasıl da atlıyoruz. Anneler, babalar ve ilerde anne baba olacak gençler! Lütfen çocuklarımıza önce sevgi verelim. Sevgiyi başka yerde aramasınlar. Ellerinizi çocuklarınızın saçlarından çekmeyin; çünkü onlar açlıktan değil sevgisizlikten ölürler. Bu film beni niye bu kadar etkiledi bilmiyorum. Belki yakın zamanda komşumun oğlunun uyuşturucu batağına düştükten sonra kendini pazarladığını gördüğüm için belki de yakın zamanda baba olacağım içindir bilemiyorum. Söyleyecek onca şey var ki susmak istemiyorum. Sadece şunu unutmayalım. Bu bataklar çok basit başlar, bir kereden ne olacak diye bir ot çekmekle başlar. Her ot çeken bu yola düşmez ama her düşen bununla başlamıştır. En iyisi baştan uzak durmak. Sevgiyle kalın.
dentrit ile aksonun aski
2 yıl önce
insanların zengin olma arzusunu, kilo verme arzusunu, eğlenme arzusunu, beğenilme arzusunu, kısacası mutlu olma arzusunu ve bunlara ulaşmada insanların kestirme yollar tercih etmesini; bir anne, oğlu, ve arkadaşları örneği üzerinden başarılı bir şekilde anlatan film. ve tabii kolay mutluluğun ağır bedellerini de.
kolay mutluluk, kulağa hoş gelse de bu kelimeyle anlatmak istediğim uyarıcı maddeler eşliğinde olup kendine zarar verici nitelikte olan veya yasadışı yollarla yapılıp başkasına zarar verici nitelikte olan kolay mutluluk. ee vücut mutluluğun bu kolay yolunu bulmuş ister mi bir daha mutlu olurken zorlanmak? istemek bir yana kolay mutluluğa alışır ve hatta bağımlı hale gelir. ancak işler hep beklenildiği gibi gitmeyebilir. kolay mutluluğa ulaşma imkanımız olmazsa ne olur?
“kıtlık zamanlarında insanı öldüren şey açlık değil fazlaca alıştıkları tokluktur*” sözü fazla alışmanın ne denli kötü sonuçları olduğunu yemek yemek üzerinden ne kadar da güzel anlatıyor. ama filmdeki alışkanlıkların yanında fazlaca yemek yeme alışkanlığı çok masum kalır. değil fazlaca yemek yemek, lüksler dahi fazlaca alışıldığında kanıksanır ve ihtiyaç haline gelir. filmde de kolay mutluluk getiren kötü alışkanlıklara hiç bulaşılmaması gerektiği ve mümkünse hiçbir şeye de körü körüne bağlanılmamasını* illa ki bağlanılacaksa sevdiğin insanlara bağlanman gerektiği mesajı veriliyor.
14 yorum
Sheriff
4 yıl önce
Gerilim filmlerinde gerçekten içten gerildiğim ilk film olmuştur kendisi tebrik ediyorum
dr drake remorey
3 yıl önce
bunu izledikten sonrada uyuşturucuya başlayan ne bilim
biri
3 yıl önce
Bugün biyoloji dersinde uyuşturucu konusu işlenirken hoşlandığım kız bu filmden bahsetti. Ders sonrası küçük bir kağıt ile yanına gidip filmin adını yazmasını istedim. 🙂 Az önce de izledim. Hem filmin hem de kızın zevkinin mükemmelliğine hayret ederek söylüyorum, mutlaka izlenmeli 😀
ygz
3 yıl önce
film fena dumura uğratıyo mk 2 hafta moralsiz gezerim şimdi
emirizethayrovic
3 yıl önce
bundan sonra parol bile içmem
ItsAtakan24
3 yıl önce
İlk Darren Aronofsky filmim olmuş oldu bu şu andan itibaren. Söylenecek çok şey var. İlki ise nedense adamın sinematografisini bazı sahnelerde Kubrick’inkine benzettim (ki bu iyi bişey çünkü Kubrick gerçekten benden her açıdan hayranlığımı kazanmış bir yönetmendir) gerçekten beğendim sinematografisini. Kah sembolik, kah ise direk anlatımla o 4 kişinin hayatlarının çürümesini o kadar iyi anlatmış ki neredeyse bütün filmi gözlerim apaçık seyrettim (özellikle de son dakikaları). Ve bunun temposunu o kadar iyi ayarlamış ki gerilimi ve o karakterlerin değişimlerini belli bir sırayla iliklerine kadar hissediyorsun. Benim bu yönetmenden ümidim çok, gerçekten adamın işlerini sevecekmişim gibi duruyor.
İsmi lazım olamayan zalim ve vefasız
3 yıl önce
Bu yorum spoiler içermektedir. Okumak için tıklayın.
“Bu bir dramdır.” gibi bir şey bekliyorsanız, üzgünüm.
Afedersiniz ama ben bu filmi kahkahalarla izledim. Yani bir dram olarak bakarsanız, bu hayatların hiç biri üzünülmeyi ya da empatiyi hak etmiyor. Yani tamam film bu empati yapma hissini izleyicine iyi veriyor ama neden böyle bir şey yapalım ki?
“Kendim ettim kendim buldum, gül gibi sararıp soldum…” denir karakterler için ama yani, bunula kalır…
Klişe hikaye, uyuşturucu bağımlılığı
Güzel oyunculuklar, özellikle Jared Leto ve Jennifer Connolly
Müzik efsane zaten
Yani genel olarak bi 7/10 falan verirdim ben ama IMDB ilk 100’mü? Güldürmeyin beni…
Aslında bakarsanız bir tarafta uyuşturucu bağımlığı ve potansiyel sonuçlarını görüyoruz, yani bu filmin her izleyici tarafından anlaşılabilecek kısmı. Ben ayrıca burda şu soruyu sordum; ulan bu gençler uyuşturucu bağımlılığından tarumar oldu da, o yaşlı kadına ne demeli?
O kadının hikayesinden anlamamız gereken neydi? Tamam o da (bi nevi bilinçsizce) işin sonunda uyuşturucu müptelası oldu ama uyuşturucu “yangına körük” oldu.
Peki bu karının fitilini ateşleyen neydi? Bu ateş neden yandı?
Anlam Kaybı
Bu konuyu araştırın arkadaşlar, her insan anlam kaybı yaşayabilir ama buna iyi ve kesin çözümler bulmak gerekli. Buna çözüm de televizyona çıkmak, kilo vermek, kırmızı elbiseyi giyebilmek gibi şeyler olmamalı.
Bu konu hakkında bi çok felsefi yazı var, önerim St. Augustinus olur ama anlam kaybı yaşıyorsanız tabi. Yani sizde “varoluşsal kriz” geçiren biriyseniz, bu gibi yazıları okumalısınız.
Bilmiyorum, ben filmle çok alakalı buldum bu konuyu; o yüzden bu tavsiyeyi verme gereği duydum.
Bu huzursuzluk meyvesini vermeli artık!
tandogan
2 yıl önce
sinemografi olarak en çok beğendiğim filmlerden biri oldu. izlerken hiç sıkılmadım ve bir an bile gözümü ayırmadım ekrandan. birden fazla hayatın salt olarak aynı şeyden mahvolması; bunların bir arada çok iyi bir şekilde kameraya yansıması muazzzam. filme puanım 8/10.
dentrit ile aksonun aski
2 yıl önce
insanların zengin olma arzusunu, kilo verme arzusunu, eğlenme arzusunu, beğenilme arzusunu, kısacası mutlu olma arzusunu ve bunlara ulaşmada insanların kestirme yollar tercih etmesini; bir anne, oğlu, ve arkadaşları örneği üzerinden başarılı bir şekilde anlatan film. ve tabii kolay mutluluğun ağır bedellerini de.
kolay mutluluk, kulağa hoş gelse de bu kelimeyle anlatmak istediğim uyarıcı maddeler eşliğinde olup kendine zarar verici nitelikte olan veya yasadışı yollarla yapılıp başkasına zarar verici nitelikte olan kolay mutluluk. ee vücut mutluluğun bu kolay yolunu bulmuş ister mi bir daha mutlu olurken zorlanmak? istemek bir yana kolay mutluluğa alışır ve hatta bağımlı hale gelir. ancak işler hep beklenildiği gibi gitmeyebilir. kolay mutluluğa ulaşma imkanımız olmazsa ne olur?
“kıtlık zamanlarında insanı öldüren şey açlık değil fazlaca alıştıkları tokluktur*” sözü fazla alışmanın ne denli kötü sonuçları olduğunu yemek yemek üzerinden ne kadar da güzel anlatıyor. ama filmdeki alışkanlıkların yanında fazlaca yemek yeme alışkanlığı çok masum kalır. değil fazlaca yemek yemek, lüksler dahi fazlaca alışıldığında kanıksanır ve ihtiyaç haline gelir. filmde de kolay mutluluk getiren kötü alışkanlıklara hiç bulaşılmaması gerektiği ve mümkünse hiçbir şeye de körü körüne bağlanılmamasını* illa ki bağlanılacaksa sevdiğin insanlara bağlanman gerektiği mesajı veriliyor.
Net
2 yıl önce
Dünyanın en güzel dram filmidir.
Zeynal aslan
2 yıl önce
Bu filmden ders çıkarılacak o kadar önemli noktalar var ki filmin etkisinden çıkamıyorum. Marion’ın ağlayarak “Bugün gelebilir misin Harry?” demesinin altındaki “Bir uçurumun kenarındayım ve kayıyorum, tutamıyorum kendimi. Beni kurtar Harry” çığlığını duymamak elde değil. Uyuşturucu madde için annesinin televizyonunu satan Harry’nin, annesine “o kırmızı elbisenin içine girmek bu kadar önemli mi?” sorusu ise başkasının bağımlılığının bize ne kadar basit geldiği ve kendi bağımlılıklarımızın bize ne kadar önemli geldiğidir. “Herkesin kendi putu kendine şirin, herkes başkasının putuna İbrahim” sözü geliyor aklıma. Tam olarak böyle. Harry’nin uyuşturucu bağımlılığını eleştiren annenin kendisi TV bağımlısı. Çünkü hayatta tutunacak tek şeyi o kalmış ve onun için elzem olan şey TV’ye çıkmak. Peki sizin putunuz ne? Ne için tüm zamanınızı ve enerjinizi harcıyorsunuz? İddia kuponu mu? Futbol maçları mı? Bilgisayar oyunları mı? Yoksa sürekli sevgili edinmek için sosyal medyada birilerine yürümek mi? Veya instagram profilinizi doldurmak ve popüler olmak için sürekli videolar çekip içerik üretmek mi? Hangisi sizin uyuşturucunuz? Ve son olarak… Marion’ın bir sözü… Ben ailemden sevgi istediğim halde bana verdikleri şey sadece paraydı… Ne kadar acı bir söz. Ailesinden sevgi görmeyen birinin düşebileceği bir durum ne kadar kötü olabiliyor. Kendimizi para kazanmaya adarken, ailemiz için iyi bir şey yaptığımızı düşünürken asıl önemli olanı nasıl da atlıyoruz. Anneler, babalar ve ilerde anne baba olacak gençler! Lütfen çocuklarımıza önce sevgi verelim. Sevgiyi başka yerde aramasınlar. Ellerinizi çocuklarınızın saçlarından çekmeyin; çünkü onlar açlıktan değil sevgisizlikten ölürler. Bu film beni niye bu kadar etkiledi bilmiyorum. Belki yakın zamanda komşumun oğlunun uyuşturucu batağına düştükten sonra kendini pazarladığını gördüğüm için belki de yakın zamanda baba olacağım içindir bilemiyorum. Söyleyecek onca şey var ki susmak istemiyorum. Sadece şunu unutmayalım. Bu bataklar çok basit başlar, bir kereden ne olacak diye bir ot çekmekle başlar. Her ot çeken bu yola düşmez ama her düşen bununla başlamıştır. En iyisi baştan uzak durmak. Sevgiyle kalın.
Samet
2 yıl önce
Barşarılı bir film 1 saniyesini bile atlamadım mutlaka izlenmeli.
2 hafta aklınızdan çıkmıcaktır kesinlikle
Yok olan umutlar, yitip giden hayatlar.
kubilay
1 yıl önce
Bu film ile Trainspotting filmini aynı kategoride tutuyorum. BİZİ SEÇ. HAYATI SEÇ… ÇAMAŞIR MAKİNESİ SEÇ, ARABA SEÇ, BİR KANEPEYE OTURUP AĞZINA BERBAT ŞEYLER TIKIŞTIRARAK BEYİN UYUŞTURUCU VE RUH ÇÖKERTİCİ APTAL TELEVİZYON PROGRAMLARI SEYRETMEYİ SEÇ. BİR HUZUR EVİNDE ÜZERİNE SIÇIP İŞEYEREK ÇÜRÜMEYİ, BENCİL VE KAFAYI YEMİŞ ÇOCUKLARIN İÇİN BİR UTANÇ KAYNAĞI OLMAYI SEÇ. HAYATI SEÇ.
İyi de, ben hayatı seçmemeyi seçiyorum. Sözü tamda modern zamanların digitalleşmiş beyinlerine gönderme oluyor.
Al sana carpediem babacimm çağımızın en büyük saçmalığı
Bu filmden ders çıkarılacak o kadar önemli noktalar var ki filmin etkisinden çıkamıyorum. Marion’ın ağlayarak “Bugün gelebilir misin Harry?” demesinin altındaki “Bir uçurumun kenarındayım ve kayıyorum, tutamıyorum kendimi. Beni kurtar Harry” çığlığını duymamak elde değil. Uyuşturucu madde için annesinin televizyonunu satan Harry’nin, annesine “o kırmızı elbisenin içine girmek bu kadar önemli mi?” sorusu ise başkasının bağımlılığının bize ne kadar basit geldiği ve kendi bağımlılıklarımızın bize ne kadar önemli geldiğidir. “Herkesin kendi putu kendine şirin, herkes başkasının putuna İbrahim” sözü geliyor aklıma. Tam olarak böyle. Harry’nin uyuşturucu bağımlılığını eleştiren annenin kendisi TV bağımlısı. Çünkü hayatta tutunacak tek şeyi o kalmış ve onun için elzem olan şey TV’ye çıkmak. Peki sizin putunuz ne? Ne için tüm zamanınızı ve enerjinizi harcıyorsunuz? İddia kuponu mu? Futbol maçları mı? Bilgisayar oyunları mı? Yoksa sürekli sevgili edinmek için sosyal medyada birilerine yürümek mi? Veya instagram profilinizi doldurmak ve popüler olmak için sürekli videolar çekip içerik üretmek mi? Hangisi sizin uyuşturucunuz? Ve son olarak… Marion’ın bir sözü… Ben ailemden sevgi istediğim halde bana verdikleri şey sadece paraydı… Ne kadar acı bir söz. Ailesinden sevgi görmeyen birinin düşebileceği bir durum ne kadar kötü olabiliyor. Kendimizi para kazanmaya adarken, ailemiz için iyi bir şey yaptığımızı düşünürken asıl önemli olanı nasıl da atlıyoruz. Anneler, babalar ve ilerde anne baba olacak gençler! Lütfen çocuklarımıza önce sevgi verelim. Sevgiyi başka yerde aramasınlar. Ellerinizi çocuklarınızın saçlarından çekmeyin; çünkü onlar açlıktan değil sevgisizlikten ölürler. Bu film beni niye bu kadar etkiledi bilmiyorum. Belki yakın zamanda komşumun oğlunun uyuşturucu batağına düştükten sonra kendini pazarladığını gördüğüm için belki de yakın zamanda baba olacağım içindir bilemiyorum. Söyleyecek onca şey var ki susmak istemiyorum. Sadece şunu unutmayalım. Bu bataklar çok basit başlar, bir kereden ne olacak diye bir ot çekmekle başlar. Her ot çeken bu yola düşmez ama her düşen bununla başlamıştır. En iyisi baştan uzak durmak. Sevgiyle kalın.
insanların zengin olma arzusunu, kilo verme arzusunu, eğlenme arzusunu, beğenilme arzusunu, kısacası mutlu olma arzusunu ve bunlara ulaşmada insanların kestirme yollar tercih etmesini; bir anne, oğlu, ve arkadaşları örneği üzerinden başarılı bir şekilde anlatan film. ve tabii kolay mutluluğun ağır bedellerini de.
kolay mutluluk, kulağa hoş gelse de bu kelimeyle anlatmak istediğim uyarıcı maddeler eşliğinde olup kendine zarar verici nitelikte olan veya yasadışı yollarla yapılıp başkasına zarar verici nitelikte olan kolay mutluluk. ee vücut mutluluğun bu kolay yolunu bulmuş ister mi bir daha mutlu olurken zorlanmak? istemek bir yana kolay mutluluğa alışır ve hatta bağımlı hale gelir. ancak işler hep beklenildiği gibi gitmeyebilir. kolay mutluluğa ulaşma imkanımız olmazsa ne olur?
“kıtlık zamanlarında insanı öldüren şey açlık değil fazlaca alıştıkları tokluktur*” sözü fazla alışmanın ne denli kötü sonuçları olduğunu yemek yemek üzerinden ne kadar da güzel anlatıyor. ama filmdeki alışkanlıkların yanında fazlaca yemek yeme alışkanlığı çok masum kalır. değil fazlaca yemek yemek, lüksler dahi fazlaca alışıldığında kanıksanır ve ihtiyaç haline gelir. filmde de kolay mutluluk getiren kötü alışkanlıklara hiç bulaşılmaması gerektiği ve mümkünse hiçbir şeye de körü körüne bağlanılmamasını* illa ki bağlanılacaksa sevdiğin insanlara bağlanman gerektiği mesajı veriliyor.