OKPlayer'da video üzerine tıkladıktan sonra 5-10 saniye içerisinde başlar. Donma sorunu yaşıyorsanız BURAYA tıklayıp sorunu nasıl çözebileceğinize göz atabilirsiniz.
10 Yıl aradan sonra hapishaneden çıkan Yusuf artık amaçsız bir şekilde hayatına devam ediyor. Yolu Bekir ve Uğur’la kesiştikten sonra hikayedeki tüm kişilerin hayatlarını derinden sarsan hadiseler yaşanır, herkes kendi masumiyetinin peşinden gidecektir; bu seçimler de hepsinde derin yaralar açacaktır. Zeki demirkubuzun Masumiyet filmini kült filmlerden 720p görüntü kalitesiyle izleyebilirsiniz. İyi seyirler...
sevdiceğim sen böyle şeyler izlemezsin ama olur da rast gelirsen, seni sevdiğimi unutma 🙂
Nuri Bilge Ceylan
2 sene önce
gerek oyunculuk, gerek sahne geçişleri, gerek renkler ve gerek diyaloglar ve olay örgüsü ile benim için overrated kelimesinin ete kemiğe bürünmüş halidir bu film.
f. w. murnau’dan georgiy daneliya’ya kadar birçok yönetmenin filmleri ile ilgilendim… izledim, eleştirmeleri okudum, kendim yorumlamayı denedim ama bu 1997 yapımı filmin neden bu kadar abartıldığını anlamıyorum. ayrıca, yok dostoyevski’nin budala ve suç ve ceza yapıtlarından beslenmiş… yok efendim, samuel beckett’ın alıntısıyla değerlenmiş falan… oyunculuklardan sahne geçişlerine ve hatta o leş renklere kadar böyle kötü bi film izlemedim demek istiyorum. sonuna kadar 3 kez öldüm filmi izlerken, anlayabiliyorum çekimlerin nostaljik bir havada olmasını az çok, yeşilçamın altmışların sonu ve seksenlerin ortasına kadar olan o süreçteki hissiyatı vermek istemesine de eyvallah ama bunu bu kadar kötü başka nasıl dile getirebilir ki insan? nasıl önümüze koyabilir? benim 1997 yapım bu filmden beklentim böylesine bir şey değil ki?!
11 yorum
hakan
2 sene önce
zeki demirkubuz bu güzel filmin ilham kaynağını bir yerlerde açıkladı mı bilmiyorum, açıkladıysa afola ama bence filmin meşhur tiradının esin kaynağı vedat türkali’nin bir gün tek başına romanında gizli.
ayrıntı yayınları birinci baskı sayfa 558’den gelsin:
“başıma geldi çekeceğim, çilem bu benim, başka yol da yok,”
behzat ç.
2 sene önce
sevdiceğim sen böyle şeyler izlemezsin ama olur da rast gelirsen, seni sevdiğimi unutma 🙂
eskikafa
2 sene önce
İzlerken aklıma nedense sen geldin Melek. Sana karşı söyleyemediğim için buraya yazmak geldi aklıma. Senle çok mutlu olabilirdik, eğer sen sen olmasaydın…
sevdiceğim sen böyle şeyler izlemezsin ama olur da rast gelirsen, seni sevdiğimi unutma 🙂
gerek oyunculuk, gerek sahne geçişleri, gerek renkler ve gerek diyaloglar ve olay örgüsü ile benim için overrated kelimesinin ete kemiğe bürünmüş halidir bu film.
f. w. murnau’dan georgiy daneliya’ya kadar birçok yönetmenin filmleri ile ilgilendim… izledim, eleştirmeleri okudum, kendim yorumlamayı denedim ama bu 1997 yapımı filmin neden bu kadar abartıldığını anlamıyorum. ayrıca, yok dostoyevski’nin budala ve suç ve ceza yapıtlarından beslenmiş… yok efendim, samuel beckett’ın alıntısıyla değerlenmiş falan… oyunculuklardan sahne geçişlerine ve hatta o leş renklere kadar böyle kötü bi film izlemedim demek istiyorum. sonuna kadar 3 kez öldüm filmi izlerken, anlayabiliyorum çekimlerin nostaljik bir havada olmasını az çok, yeşilçamın altmışların sonu ve seksenlerin ortasına kadar olan o süreçteki hissiyatı vermek istemesine de eyvallah ama bunu bu kadar kötü başka nasıl dile getirebilir ki insan? nasıl önümüze koyabilir? benim 1997 yapım bu filmden beklentim böylesine bir şey değil ki?!