10 Yıl aradan sonra hapishaneden çıkan Yusuf artık amaçsız bir şekilde hayatına devam ediyor. Yolu Bekir ve Uğur’la kesiştikten sonra hikayedeki tüm kişilerin hayatlarını derinden sarsan hadiseler yaşanır, herkes kendi masumiyetinin peşinden gidecektir; bu seçimler de hepsinde derin yaralar açacaktır. Zeki demirkubuzun Masumiyet filmini kült filmlerden 720p görüntü kalitesiyle izleyebilirsiniz. İyi seyirler...
sevdiceğim sen böyle şeyler izlemezsin ama olur da rast gelirsen, seni sevdiğimi unutma 🙂
Nuri Bilge Ceylan
3 yıl önce
gerek oyunculuk, gerek sahne geçişleri, gerek renkler ve gerek diyaloglar ve olay örgüsü ile benim için overrated kelimesinin ete kemiğe bürünmüş halidir bu film.
f. w. murnau’dan georgiy daneliya’ya kadar birçok yönetmenin filmleri ile ilgilendim… izledim, eleştirmeleri okudum, kendim yorumlamayı denedim ama bu 1997 yapımı filmin neden bu kadar abartıldığını anlamıyorum. ayrıca, yok dostoyevski’nin budala ve suç ve ceza yapıtlarından beslenmiş… yok efendim, samuel beckett’ın alıntısıyla değerlenmiş falan… oyunculuklardan sahne geçişlerine ve hatta o leş renklere kadar böyle kötü bi film izlemedim demek istiyorum. sonuna kadar 3 kez öldüm filmi izlerken, anlayabiliyorum çekimlerin nostaljik bir havada olmasını az çok, yeşilçamın altmışların sonu ve seksenlerin ortasına kadar olan o süreçteki hissiyatı vermek istemesine de eyvallah ama bunu bu kadar kötü başka nasıl dile getirebilir ki insan? nasıl önümüze koyabilir? benim 1997 yapım bu filmden beklentim böylesine bir şey değil ki?!
13 yorum
serdar c
4 yıl önce
Film ilerledikçe üç kişinin acı hayatlarını öğreniyoruz. Üç üst düzey oyuncu ve harika yönetmenlik ile ortaya harika bir başyapıt çıkıyor. Hayatın bazen nasıl kötüleşebileceğini ve “masumiyetinizi” korumanın ne kadar zor olduğu bir kez daha anlayacaksınız
Melikenur
4 yıl önce
Dram yüklü hayatlar üzerine işlenmiş etkileyici bir yapım çok başarılı bir oyuncu kadrosuyla hayatlara dahil ediyor insanı.
birkaç ay önce burdan izlemiştim bu filmi, hala etkisinde olduğum, çok değerli bir film. bunun dışında ben asıl bu siteyi kuranlara teşekkür etmek istiyorum. ilk defa böyle bir film sitesine üye oldum, çok değerli filmleri sayelerinde izliyorum. emeğinize sağlık. sevgiler.
Nuri Bilge Ceylan
3 yıl önce
gerek oyunculuk, gerek sahne geçişleri, gerek renkler ve gerek diyaloglar ve olay örgüsü ile benim için overrated kelimesinin ete kemiğe bürünmüş halidir bu film.
f. w. murnau’dan georgiy daneliya’ya kadar birçok yönetmenin filmleri ile ilgilendim… izledim, eleştirmeleri okudum, kendim yorumlamayı denedim ama bu 1997 yapımı filmin neden bu kadar abartıldığını anlamıyorum. ayrıca, yok dostoyevski’nin budala ve suç ve ceza yapıtlarından beslenmiş… yok efendim, samuel beckett’ın alıntısıyla değerlenmiş falan… oyunculuklardan sahne geçişlerine ve hatta o leş renklere kadar böyle kötü bi film izlemedim demek istiyorum. sonuna kadar 3 kez öldüm filmi izlerken, anlayabiliyorum çekimlerin nostaljik bir havada olmasını az çok, yeşilçamın altmışların sonu ve seksenlerin ortasına kadar olan o süreçteki hissiyatı vermek istemesine de eyvallah ama bunu bu kadar kötü başka nasıl dile getirebilir ki insan? nasıl önümüze koyabilir? benim 1997 yapım bu filmden beklentim böylesine bir şey değil ki?!
Melis
3 yıl önce
Masumiyet…
ezel
3 yıl önce
bence türk filmleri arasında “gemide” ile birlikte iki filmden biri…haluk bilginer’in kırdaki tiradı hayranlık uyandırıcı…
evil
3 yıl önce
türk filmlerine önyargı ile yaklaşanların bile büyük bir beğeniyle izleyebileceği haluk bilginer’in muhteşem bir oyunculuk sergilediği zeki demirkubuz’un en iyi filmi.
hakan
3 yıl önce
zeki demirkubuz bu güzel filmin ilham kaynağını bir yerlerde açıkladı mı bilmiyorum, açıkladıysa afola ama bence filmin meşhur tiradının esin kaynağı vedat türkali’nin bir gün tek başına romanında gizli.
ayrıntı yayınları birinci baskı sayfa 558’den gelsin:
“başıma geldi çekeceğim, çilem bu benim, başka yol da yok,”
behzat ç.
3 yıl önce
sevdiceğim sen böyle şeyler izlemezsin ama olur da rast gelirsen, seni sevdiğimi unutma 🙂
eskikafa
3 yıl önce
İzlerken aklıma nedense sen geldin Melek. Sana karşı söyleyemediğim için buraya yazmak geldi aklıma. Senle çok mutlu olabilirdik, eğer sen sen olmasaydın…
Ali
3 yıl önce
Keşke indirebilsek
sinemaruhu
10 ay önce
Dağıldım biraz zor toparlanırım
Ranosecaps
1 ay önce
Bu yorum spoiler içermektedir. Okumak için tıklayın.
Filmi izledim ama pek beğenmedim. Aşkı saplantıyla karıştırmış bir film bence. Karakterler sadece duygularıyla yaşıyor öyle ki gerçek hayatla bir bağlantıları kalmayacak kadar hayal aleminde bir yaşam sürdürüyorlar. Düşük gelirli insanların hayatlarını değil düşük zekalı ve eğitimli insanların hayatlarını anlatan bir film. Yönetmen 94 yılında The Shawshank Redemption etkilenmiş Brooks karakterine benzer Yusuf karakterini oluşturmuş. Benzer durum ve şartlara sahip karakterler. Bu yüzden çok etkilenemedim açıkçası.
Alttan alta Yılmaz Güney güzellemeleri ise ayrıca bir komedi. Çok beğenemedim. Tarkovski tarzı filmler çekince film çok iyi olduğunu zannediyorlar. Çekimler ne iyi ne kötü. Diyaloglar ortalama. Fikir edinmek için izlenebilir.
sevdiceğim sen böyle şeyler izlemezsin ama olur da rast gelirsen, seni sevdiğimi unutma 🙂
gerek oyunculuk, gerek sahne geçişleri, gerek renkler ve gerek diyaloglar ve olay örgüsü ile benim için overrated kelimesinin ete kemiğe bürünmüş halidir bu film.
f. w. murnau’dan georgiy daneliya’ya kadar birçok yönetmenin filmleri ile ilgilendim… izledim, eleştirmeleri okudum, kendim yorumlamayı denedim ama bu 1997 yapımı filmin neden bu kadar abartıldığını anlamıyorum. ayrıca, yok dostoyevski’nin budala ve suç ve ceza yapıtlarından beslenmiş… yok efendim, samuel beckett’ın alıntısıyla değerlenmiş falan… oyunculuklardan sahne geçişlerine ve hatta o leş renklere kadar böyle kötü bi film izlemedim demek istiyorum. sonuna kadar 3 kez öldüm filmi izlerken, anlayabiliyorum çekimlerin nostaljik bir havada olmasını az çok, yeşilçamın altmışların sonu ve seksenlerin ortasına kadar olan o süreçteki hissiyatı vermek istemesine de eyvallah ama bunu bu kadar kötü başka nasıl dile getirebilir ki insan? nasıl önümüze koyabilir? benim 1997 yapım bu filmden beklentim böylesine bir şey değil ki?!